tag:blogger.com,1999:blog-40880753113549568072024-03-14T16:09:49.789+03:00AKLIMDA BİR YER' DENeler oluyor..........berrinhttp://www.blogger.com/profile/17181929231582156415noreply@blogger.comBlogger11125tag:blogger.com,1999:blog-4088075311354956807.post-40993658698460688402019-12-15T14:01:00.001+03:002019-12-15T14:01:30.079+03:00ERKEĞE ŞİDDETE HAYIR<div style="color: #454545; font-family: ".SF UI Text"; font-size: 19px; font-stretch: normal; line-height: normal;">
<br /></div>
<div style="color: #454545; font-family: ".SF UI Text"; font-size: 19px; font-stretch: normal; line-height: normal;">
<span style="font-family: ".sfuitext"; font-size: 19pt;">Şiddetli bir baş ağrısıyla açtı gözlerini, baş ucundaki saate baktı, dokuzu geçmişti. Şu dükkanı sekizden önce açamıyordu uzun zamandır, sinirlendi. Yüzünü yıkarken aynaya yarım gözle baktı, alıcı gözle baksa ne olacaktı ki, kan çanağı gözler,kemiği yamuk kaynamış bir burun, bozuk bir ağızı çevreleyen kararmış dudaklar, balonlaşmış göz torbaları. Yüzünü kuruladığı havluyu çamaşır makinesinin üzerine fırlatıp, mutfağa geçti. Allah’tan şu kadın ona hala katlanıyordu da, evden çıkmadan karnını doyuruyor, mis gibi çayını içiyordu. Mutfaktaki soğuk sessizlikte çaydanlık tek başına fokurdanıp duruyordu. Adam çay bardağını eliyle kadına doğru itti, kadın tırnakları dibine kadar kemirilmiş, uzun süredir titreyen, dargın elleri ile doldurdu çay bardağını. Adam yan gözle baktı kadına, kadın elbette bakmayacaktı yüzüne. Homurtulu homurtulu yedi yumurtasını peynirini, koca lokmaları arka arkaya yutarken söylendi kadına “uyandırmadın bak, yine bu saate kaldık”, kadın sustu, uyandırsa da söylenecek, uyandırmasa da söylenecekti zaten. Adam ceketini alıp çıktı evden. Kadın sessizce kapadı arkasından kapıyı.</span></div>
<div style="color: #454545; font-family: ".SF UI Text"; font-size: 19px; font-stretch: normal; line-height: normal;">
<span style="font-family: ".sfuitext"; font-size: 19pt;">Çarşı yolundan dükkanına doğru hızlı adımlarla ilerlerken, dükkanlarını çoktan açmış, kapı önüne attıkları taburelerde neşeyle sabah kahvelerini yudumlayan esnaflarla selamlaştı, içten içe kendine kızarak. Ardı ardına dükkanların vitrinlerine yapıştırılmış kağıtları gördü. Hepsinde “ERKEĞE ŞİDDETE HAYIR” yazıyordu. Affaladı. Nasıl olurdu bu? Ne olmuştu da? Kıt beyniyle (pardon erkeğe şiddete hayırdı) düşüne düşüne dükkanına vardı. Baktı ki kendi küçük büfesinin de camına yapıştırılmıştı aynı slogan. Bir çırıpıda kopardı kağıdı, buruştura buruştura yok etmek istercesine iyice küçülttü kağıdı, ama yok edemedi. Zihninden yok edemeyeceği gibi. Demek erkeğe şiddet vardı. Ne olmuştu, nasıl olmuştu, nasıl başlamıştı bu kabus. Filmelerde bulanık gösterilen ama o hepimizin bildiği şeylerden almak için büfeye gelen tedirgin, suratı asılmış erkek müşterilere sormak istedi ama kimseden net bir yanıt alamadı.</span></div>
<div style="color: #454545; font-family: ".SF UI Text"; font-size: 19px; font-stretch: normal; line-height: normal;">
<span style="font-family: ".sfuitext"; font-size: 19pt;">Akşam yine aynı yoldan aynı sloganların arasından eve gitti. Bu akşam canı dışarı çıkmak istemedi, evde yer biraz televizyon izler sonra da yatardı. Kadın her Cumartesi akşamı dışarıda vakit geçiren kocasının eve gelmesini hiç beklemiyordu. Dünden kalan bir lokma yemekle karnını çoktan doyurmutu. Biraz gülmek için televizyonda komedi dizisi açmış, yeni aldığı yünden kazak örmek için hangi şiş daha uygun olur diye bütün şişlerini dışarı çıkarmış yanyana dizmişti.</span></div>
<div style="color: #454545; font-family: ".SF UI Text"; font-size: 19px; font-stretch: normal; line-height: normal;">
<span style="font-family: ".sfuitext"; font-size: 19pt;">Kapıda kocasını görünce, bir an gözü karardı, dolapta dolma olmayı bekleyen yeşil biberler, kutunun kenarında kalmış azıcık yoğurt, yediği son ekmek dilimi, açılıp kapanan kara dudaklar arasından odaya yayılan yükesek ses eşliğinde kocaman açılan gözler, havada uçuşan boş tabaklar, derin bir yürek sızısı kısa bir film şeridi gibi geçti gözlerinin önünden. O filmi geri sarmak için neler yapmazdı.</span></div>
<div style="color: #454545; font-family: ".SF UI Text"; font-size: 19px; font-stretch: normal; line-height: normal;">
<span style="font-family: ".sfuitext"; font-size: 19pt;">Adam içeri mutfağa gitti, mutfak masası bomboştu. Çaydanlık bile suskun oturuyordu ocağın üstünde. Sonra düşünceli salona geçti. Kanepenin üzerinde boy boy duran şişleri görünce gözleri faltaşı gibi açıldı.</span></div>
<div style="color: #454545; font-family: ".SF UI Text"; font-size: 19px; font-stretch: normal; line-height: normal;">
<span style="font-family: ".sfuitext"; font-size: 19pt;">Kadının kısık sesi duyuldu. Bugün yemek yapmamıştım. Adam hızla ona döndü, kadın bir adım geriledi, adam ‘olsun’ dedi, zaten ben de toktum. Kadının içi biraz rahatladı. Adam mutfağa yöneldi ben bir çay demleyeyim bari, kadın şaşırdı, ben demleseydim dedi. Adam, yok sen otur, televizyon izle, ama şu dağınıklığı topla bi zahmet dedi şişleri göstererek. Kadın şişleri, ipleri kaldırdı, alışık olmadığı bir huzursuzlukla televizyon izlemeye başladı. Çay demlenirken adam mutfak dolaplarını biraz karıştırdı, ve yerini ilk kez öğrendiği erzak kısmında biraz leblebi, çekirdek buldu. Tabağa koydu, çayları hazırladı ve hayatında belki de ilk kez karısına çay ikram etti. Oldukça güzel bir duygu olduğunu ayrımsadı. Kadının hisettiği ise mutluluk, şaşkınlık, tedirginlik karışımı birşeydi.</span></div>
<div style="color: #454545; font-family: ".SF UI Text"; font-size: 19px; font-stretch: normal; line-height: normal;">
<span style="font-family: ".sfuitext"; font-size: 19pt;">Çaylarını içerken kendini televizyona kaptıran kadın, iyice rahatlamıştı, komikliklerde gülmeye bile başlamıştı. Adam karısına baktı, güldüğünde ne kadar da güzel oluyordu, sanki odaya gül kokusu yayılıyor, tavandan aşağı papatyalar yağıyor, aralarda da renkli kelebekler uçuşuyordu. Evet adam çok güzel şeyler hissetmişti, ama bu çiçekli böcekli tablo şu an için biraz abartı, kabul ediyorum.</span></div>
<div style="color: #454545; font-family: ".SF UI Text"; font-size: 19px; font-stretch: normal; line-height: normal;">
<span style="font-family: ".sfuitext"; font-size: 19pt;">Ertesi sabah adam erkenden uyandı. Başı ağrımıyordu, aynada kendisini gülümserken buldu, biraz gözleri mi parlamıştı ne, yoksa bu yaışıklılığın gülümsemekle bir ilgisi mi vardı. Kadın hala uyuyordu, tam uyandırıp çay koysana diyecekti, vazgeçti. Giyinip evden çıktı. “ERKEĞE ŞİDDETE HAYIR” sloganları arasından daha bir huzurla ve kendine güvenle geçip dükkanına gitti. Dükkanı erken açmak ne kadar da bereketliymiş meğer, okula, işe gidenler, ufak tefek birşeyler almadan geçmediler. Taburesini koydu dükkanın önüne, keyifle içti orta kahvesini.</span></div>
<div style="color: #454545; font-family: ".SF UI Text"; font-size: 19px; font-stretch: normal; line-height: normal;">
<span style="font-family: ".sfuitext"; font-size: 19pt;">Öğleye doğru karısını aradı, yemek yapmamasını söyledi, gelirken birşeyler getirecekti. Kadın dünden beri şaşkınlıklığını üzerinden atamamıştı. Atmak da istemiyordu, şaşkınlık biterse içindeki mutluluk baloncukları da sönerdi. Ah bu huzur bu mutluluk hiç bitmesindi. </span></div>
<div style="color: #454545; font-family: ".SF UI Text"; font-size: 19px; font-stretch: normal; line-height: normal;">
<span style="font-family: ".sfuitext"; font-size: 19pt;">Adam dükkanı biraz erken kapadı, o arada reklama girmesin diye markasını veremeyeceğimiz küçük bir yirmiliği sarıp filesine koydu. Peynirciden biraz beyaz peynir, biraz tulum peyniri biraz helva da aldı. Balık alacaktı vazgeçti, bu akşam karısı hiç mutfağa girsin istemiyordu. Kebapçıdan hazır bir iki çeşit kebap aldı. Helva almıştı ama bir tatlı daha almak lazım gelir diye düşündü, baklavacıdan da ev baklvası aldı azıcık, o da cevizli söylemesi ayıp.</span></div>
<div style="color: #454545; font-family: ".SF UI Text"; font-size: 19px; font-stretch: normal; line-height: normal;">
<span style="font-family: ".sfuitext"; font-size: 19pt;">Eve geldiğinde karısı kapıyı açtı, evden yine mis gibi gül kokuları geliyor, papatyalar eşikten dışarı taşıyor, kelebekler karısının saçlarında uçuşuyordu. İçeri girdi, salonda hazırlanmış sofraya koydu aldıklarını.</span></div>
<div style="color: #454545; font-family: ".SF UI Text"; font-size: 19px; font-stretch: normal; line-height: normal;">
<span style="font-family: ".sfuitext"; font-size: 19pt;">Birlikte hem yediler, hem içtiler, hem sohbet ettiler, hem meğer yıllardır içlerinde birktirdikleri ne çok şey varmış anlatacak; konuştular, konuştular, konuştular. Gecenin ilerleyen saatlerinde adam kadının gözlerinin içine baktı ve tatlı yiyelim mi dedi, kadın heyecanla yiyelim diyerek yanıtladı, sonrası malum sabaha kadar tatlı yediler, tatlı konuştular.</span></div>
<div style="color: #454545; font-family: ".SF UI Text"; font-size: 19px; font-stretch: normal; line-height: normal;">
<br /></div>
<div style="color: #454545; font-family: ".SF UI Text"; font-size: 19px; font-stretch: normal; line-height: normal;">
<br /></div>
<div style="color: #454545; font-family: ".SF UI Text"; font-size: 19px; font-stretch: normal; line-height: normal;">
<br /></div>
<br />
<div style="color: #454545; font-family: ".SF UI Text"; font-size: 19px; font-stretch: normal; line-height: normal;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiNQuhHnj2t5m81ntPPx0ADubpRVTh484cjSL0w7_uMRz6BXnel53WJdYf4hvlDW-gLmLM1OMpk1z81g3sPGiVXUKTYFYK0xcZ2QmQAPqrqeOF4xKTmdU-rYTi_lxJG6GOI8FtX1cr9AzU/s1600/EA67F31D-E0A4-443E-8220-2D802C7B2FB7.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="529" data-original-width="496" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiNQuhHnj2t5m81ntPPx0ADubpRVTh484cjSL0w7_uMRz6BXnel53WJdYf4hvlDW-gLmLM1OMpk1z81g3sPGiVXUKTYFYK0xcZ2QmQAPqrqeOF4xKTmdU-rYTi_lxJG6GOI8FtX1cr9AzU/s320/EA67F31D-E0A4-443E-8220-2D802C7B2FB7.jpeg" width="300" /></a></div>
berrinhttp://www.blogger.com/profile/17181929231582156415noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4088075311354956807.post-8484342296197834892016-04-04T21:13:00.000+03:002016-04-05T11:05:01.013+03:00İKİ GÜNLÜK BİR ÇORUM HİKAYESİ<div class="MsoNormal">
Bir arkadaşımın deyişi ile; hüzünlü biten neşeli bir film
gibiydi, Çorum gezimiz. </div>
<div class="MsoNormal">
Herşey bu geziyi yalnız yapmayı planlayan kardeşim Zero’nun
iki günlük kaçamağına, ağzından birkaç bakla çalarak onun gece yarısı Alibeyköy’den
kalkan KK otobüsüne, Ataşehir’den katılmam ile başladı. Sürprizler risklidir
ama güzeldir de. </div>
<div class="MsoNormal">
Otobüsten inen biri ile onu bekleyen birinin karşılaşmasındaki
hasretli kucaklaşmayı, daha kalkış noktasında gören diğer yolcular buna ne
anlam verdiler soramadım tabi.. ama mutluluk ve neşe bulaşıcıdır... iki insanın
yürekten kucaklaşması ise gerçek bir mutluluktur.</div>
<div class="MsoNormal">
Çorum’a geldiğimizde saat dokuz, hava güneşli, içimizde bir
neşe, keyfimiz müthişti. Otelimize yerleşmeden önce güzel bir kahvaltı etmeli, toplam
300 km lik bir çevre gezisi için de bir araç kiralamalıydık. Önce bir taksi
durağına sorduk</div>
<div class="MsoNormal">
-Günaydın, acaba
yakınlarda kahvaltı edebileceğimiz bir yer var mıdır?</div>
<div class="MsoNormal">
-Öyle fazla yok biraz aşağıda Şehir pastanesi var orası
güzeldir, poğaça falan.</div>
<div class="MsoNormal">
Zero devam etti</div>
<div class="MsoNormal">
-Peki acaba Hattuşili otel nerede?</div>
<div class="MsoNormal">
-Şurdan devam edeceksiniz Sungurlu cami değil ondan sonra
şöyle gideceksiniz, başka bir cami ve sonra başkasına da sorun.</div>
<div class="MsoNormal">
-Peki.</div>
<div class="MsoNormal">
Tam devam edecekken, Zero oto kiralamayı da sorayım mı
diyor, diyorum ki burası taksi durağı, danışma değil gel güzelim, biz bu
soruları Çorum halkına pay edelim, tek kişiye yüklenmeyelim.</div>
<div class="MsoNormal">
Şehir pastanesi güzel ama tam da istediğimiz gibi değil,
böyle bahçesi olsa, güneşi görsek, poğaca değil de söğüş ve yumurta falan olsa.</div>
<div class="MsoNormal">
Zero, hemen önünden geçen ve hızlı adımlarla yürüyen genç kadına
soruyor. Affedersiniz biz kahvaltı...</div>
<div class="MsoNormal">
Kız diyor ki sizin istediğiniz gibi bir yer var ben de o
yöne gidiyorum, birlikte yürüyebiliriz. Yürüken sohbet ediyoruz, evi işe çok
yakınmış, o yüzden hep yürürmüş, Çorum’da görülecek çok yer varmış, keşke daha
çok insan gelseymiş...</div>
<div class="MsoNormal">
-Şuradan devam edeceksiniz, ben de burada çalışıyorum,
uğrarsanız bir çay ikram etmekten çok mutlu olurum diyor, biz de Fatma ile
tanıştığımıza çok mutlu olarak tarif ettiği yere doğru gidiyoruz. </div>
<div class="MsoNormal">
Tam istediğimiz gibi açık bir mekan, güneş sıcaklığı ile
bizi hafifce sarmalarken, sahanda yumurtamız, domatesimiz biberimiz, ve
söylemesi ayıp kendi yaptığım zeytinli keklerimizle bir hayli acıkmış olan
karıncıklarımızı doyuruyoruz. Zero’nun her Çorum’luya bir soru kampanyası devam
ediyor tabi,</div>
<div class="MsoNormal">
-Affedersiniz buralarda oto kiralama ofisi var mı?</div>
<div class="MsoNormal">
-Aşağıda bankalar caddesinde var birkaç tane.</div>
<div class="MsoNormal">
-Teşekkürler</div>
<div class="MsoNormal">
-Ama siz isterseniz biz de buradan arayıp yardımcı
olabiliriz.</div>
<div class="MsoNormal">
Beş dakika kadar sonra biri geliyor kırmızı son model bir
seat ibiza ve elinde gerekli tüm
evraklarla. Ne var ki araç manuel. Uzun zamandır manuel araç kullanmadığım için
pek cesaret edemiyoruz, biz biraz bakalım diyoruz.</div>
<div class="MsoNormal">
Adam otomatik bulmanız çok zor ama ben de sizin için
araştırırım diyor, ayrılıyor. Son ikram çaylarımızı içtikten sonra, biz de mekandan
ayrılıyoruz.</div>
<div class="MsoNormal">
Birkaç oto kiralama dedikleri, yanyana ve karşılklı olmak
üzere en az yirmi vardır herhalde. Kim kiralıyor bu kadar aracı anlayamadık ama
gerçekten bir tane bile otomatik bulamayınca biz ilk göz ağrımız kırmızı uğur
böceğimizi kiralamak üzere tekrar Hüseyin Bey’i aradık. </div>
<div class="MsoNormal">
-Sakın kaybolmaktan korkmayın, araç takibinden nerede
olduğunuz bulur hemen yardımınıza geliriz, allah korusun kaza durumunda da
sakin panik yapmayın, kasko var herşey var size birşey olmasın, sadece dikkatli
olun, burası İstanbul’a benzemez sürücülerimiz çok hatalı sürüş yapabilir, siz
daha dikkatli olun (İstanbul’un sürücüleri çok iyidir ya?!?)</div>
<div class="MsoNormal">
İçimiz rahat sıfır arabamızı alıp düşüyoruz yollara. Birinci
istikamet İskilip, yaklaşık birbuçuk saatlik bir mesafe. İskilip semercisi,
demircisi, eski evleri, kalesi ve dolması ile özünü koruyan eski bir yerleşim yeri.
Gidene kadar çok acıkmasak da şu iskilip dolmasını bir an önce tatmak
istiyoruz. Kale mevkiine doğru giderken yeni sorumuzla karşı karşıya kalacak
şanslı kişiyi seçip arabayla zınk diye önünde duruyoruz. </div>
<div class="MsoNormal">
-Ah diyor, bugün düğün olsaydı, esas ben size ikram ederdim
ama yok, malesef artık lokantada yiyeceksiniz. Düğündekiler gibi olmaz ama
olsun. Şu ileride Ziraat bankası var onun karşısındaki kebaçıda bulabilirsiniz.
Dönüşte de buyurun çay ikram edelim.</div>
<div class="MsoNormal">
Bizim Ziraat bankasını bulmamız biraz zaman alıyor çünkü
aslında orada Ziraat bankası yapılmak üzere olan bir inşaat var. Üzerinde de
hiç birşey yazmıyor tabi, e biz de müneccim olmadığımız için, mecbur bir kaç
kişi daha payına düşen sorulara muhatap oluyor.</div>
<div class="MsoNormal">
Efendim bu iskilip dolması öyle bildiğimiz bir dolma değil.
Kuzu eti ve etin buharında pişmiş pilav. Yanında sirke salatası dedikleri
sirkeli cacık, önden ezogelin çorba, ardından da sütlü un helvası. Çaylar
ikram.</div>
<div class="MsoNormal">
Gücümüzü topladık, şimdi sıra kaleyi içten fethetmekte. Garson
çocuğa bu arada soruyoruz, açıkta çay, kahe içebileceğimiz bir yer var mı
oralarda diye. Çocuk bundan o kadar muzdarip ki, yok diyor, keşke olsa biz de
çok isterdik, her gelen de soruyor ama kimsenin aklına gelmiyor herhalde. Neyse
diyoruz biz yerleşirsek açarız belki, gülüşüp ayrılıyoruz.</div>
<div class="MsoNormal">
Önce yürüyelim diyoruz ama sonra bir bakıyoruz kale epey bir
tepede. O sırada arkamızda bulunan aktar amcayla göz göze geliyoruz. Ve tahmin
ettiğiniz soru</div>
<div class="MsoNormal">
-Kaleye yürüyerek gidilebilirmi acaba?</div>
<div class="MsoNormal">
-Gidilebilir ama aracınız varsa daha iyi olur, oldukça dik.</div>
<div class="MsoNormal">
-Peki o zaman, araçla gidelim.</div>
<div class="MsoNormal">
-Aslında keşke size oradaki evlerin kapısını açıp göstercek
birileri de olsaydı.</div>
<div class="MsoNormal">
-Ne yapalım artık, diyor gülümsüyoruz.</div>
<div class="MsoNormal">
-Buyurun bir çay ikram etseydik.</div>
<div class="MsoNormal">
-Çok teşekkürler.</div>
<div class="MsoNormal">
Kaleye çok dik bir yokuştan çıkıyoruz. Yukarıdan manzara
harika, İskip eski evler, tepeler, ağaçlar. Etrafta çok eski tahta evler.
Gerçekten de içlerini görmek için içimizde uyanan büyük merak. Etrafı
geziyoruz, birbirimizin fotolarını çekiyoruz, biraz manzara karaleri ve pek
zarurui selfilerden sonra kaleden ayrılıp sokak aralarında geziyoruz. Zaman
olsa biraz daha kalınabilir ama yolumuz uzun, Oğuzlar’a doğru devam ediyoruz.</div>
<div class="MsoNormal">
İskilip ve Oğuzlar arası yolculuk bir harika. Yolda birkaç
traktör dışında hiç araç yok. Bir sürü köyün içinden geçiyoruz. Çilek
tarlaları, üzüm bağları, bahar
ağaçları... bu yol hiç bitmese de olur...</div>
<div class="MsoNormal">
Oğuzlar ceviz üretimi ile oldukça meşhur büyük bir yer.
Planda cevizlerin kurutulma yöntemlerini falan da görmek ve hatta biraz da
ceviz almak vardı ama yol üstünde görmeyince kendimizi obruk baraj gölünde
bulduk. Bir yorgunluk kahvesi, huzurlu birkaç soluk aldıktan sonra artık Çorum’a
geri dönüş için yola çıktık. </div>
<div class="MsoNormal">
Artık biraz dinlenmek iyi gelecekti. Neredeyse 40 saatir
bacaklarımızın uyluk ve kavallarının birbirine 90 lık açıları kalıcı hale gelip
bir daha 180 i göremeyecek duruma gelebilirdi. </div>
<div class="MsoNormal">
İkinci gün sabah ve Çorum müzesi. Kesinlikle ve kesinlikle
gezilmesi gereken çok güzel bir müze. Hem yapı olarak hem de içindeki eserler
ve eserlerin tanıtımı olarak. Daha sonra gezeceğimiz Alacahöyük ve Hattuşaş
için de tamalayıcı görseller..</div>
<div class="MsoNormal">
Müze bahçesinde kahveler içildikten sonra istikamet
Alacahöyük ileri diyor, ve yola çıkıyoruz. Bu arada haritada gördüğümüz ‘aşıklar
tepesini’ de ziyaret etmeden geçemiyoruz. Bakalım diyoruz havada aşk kokusu var
mı, ama işte acı gerçek. Bir kaç park sporu yapan yaşlı amca, çocuklarını
gezdiren anneler, ve kaydırakların teesinde bir kaç çocuk dışında öyle mecazi
birşeyle karşılaşmıyoruz. </div>
<div class="MsoNormal">
Alacahöyük müzesi ve ören yerini geziyoruz. Hattuşili kral
abilerimizin mezarlarını ziyaret ediyor dikkatimizi havada gördüğümüz
leyleklerden alamıyor sonra uzun turu tamamlayıp hattuşaş Boğazkale Hitit
imparatorluğunun başkentine doğru yolumuza devam ediyoruz. </div>
<div class="MsoNormal">
Çevresi 1 kmden fazla olan yukarı şehire gelmeden muhtar
bize biraz anlatıyor. İki konunun altını çiziyor. Milattan 1600 yıl öncesindeki
demokrasi anlayışına bugün hala ulaşılamadığını, verilen kararların tek bir
ağızdan değil tüm idari meclisten çıktığını ve kadınlara yönelik suçların en
ağır cezalara çarptırıldığını anlatıyor. Tam da bizdeki gibi diyoruz, yok öyle
değil diyor. Herkesin mizah anlayışı farklı neticede.</div>
<div class="MsoNormal">
Büyük mabette en ilgimizi çeken yeşil taşa dokunup nereden
geldiği belli olmayan bu taştaki enerjinin ve uğurun bize ait olan kısmını yüklendikten
sonra Kral kapısı ve özellikle büyük kalede oldukça fazla zamam geçiriyoruz.
Zero’nun Hattuşili 1 e olan hayranlığı yüzünden kendisinin nerede banyo
yaptığını, nerede dinlendiğini, hangi salon kalıntısında çalışmalarını
yaptığını tek tek incelemeye çalışıyoruz. Kadeş antlaşmasından söz edip kardeş
kardeş bu büyük uygarlıktan ayrılıyoruz.</div>
<div class="MsoNormal">
Kentten çıkınca karşımıza bir tabela çıkıyor. İbilkliçam
göleti ve Japon bahçeleri. Bir tarih bir doğa bir tarih bir doğa diye gidince
bu tabela bizi cezbediyor ve takip ediyoruz. Kendimizi tam da Boğazkale köyünün
meydanında buluyoruz. Ve belki de bu defa soru sormamamız gereken bir yerde, köy kahvesinde durup soruyoruz. Bir kişiye soruyoruz ama birden arabanın yanında en az beş adam beliriyor. Hepsi bildikleri
yeri tarif ediyor ama biz birşey anlamıyor ve teşekkür ederek ayrlıyoruz. Bir
iki yanlış yere girip çıkıyor ama hangi kafaysa artık şu Japon bahçelerini
bulmak için uğraşıyoruz. Bir tepenin oyulmuş alt kısmına doğru ilerlerken
arkadan bir korna sesi duyuyoruz. Zaten yanlış geldiğimiz anlayıp dönerken adam
yanımızda duruyor ve </div>
<div class="MsoNormal">
-Yanlış geldiniz ben de anladım size yol göstermek için
geldim diyor, benim yolumun üstü isterseniz takip edin diyor. </div>
<div class="MsoNormal">
Güleç yüzlü adam bunları söylerken bizim arabanın içine
kadar dolan alkol kokusunu biraz sonra fark ediyoruz. Bazen bir levha, bir
tanım, bir güler yüz insanın kontrolünü şaşırtabiliyor demek. Adamı takip ediyoruz tepeye
doğru. Virajlı yolları yukarı doğru çıkarken birden ıssız bir yerde olduğumuzu
ve neden bu adamı takip ettiğimizi, daha doğrusu neden bu adamın bize japon
bahçesini göstermek üzere önümüze düştüğünü ve göleti görmesek ne oluru fark
ederek daracık yoldan iki manevrayla dönerek hızla uzaklaşıyoruz. Ait olmadığı
bir yerdeki Japon bahçelerini göreceğimize ait olduğu yerdeki Japon
bahçelerinin güzeliğini bilelim de varsın görmeyelim.</div>
<div class="MsoNormal">
Oradan Yazılıkayalara geçiyoruz, oniki hitit yeraltı
tanrısının kaya resimlerini ve diğer işlenmiş kayaları hayranlıkla görüp
yolumuza devam ediyoruz. Planımızda biraz daha antik çağ keşfi yapmak üzere
Ortaköy’e gitmek var ama bu Japon bahçeleri hikayesi bize bayağı zaman
kaybettirdi. Biraz gaza basıyorum, bizi çevre yoluna bağlayacak olan bu ara yolda
önümde ağır giden bir doğan var biraz hızlanıp solluyorum aracı tam geçmiş ve
oldukça hızlanmışken yol üstünde iki kuş yürüyerek bizim şeride doğru ilerliyor. </div>
<div class="MsoNormal">
Çalışma yıllarımda aldığım emniyetli sürüş eğitimlerinden
birindeki söz aklıma geliyor “80 km
üzerinde iseniz bir direksiyon kırmanız, büyük tehlikelere neden olabilir”.
Arkamdan gelen araç yüzünden frene de basamazdım. Kuş uçar diye büyük bir
inançla yoluma devam ettim.</div>
<div class="MsoNormal">
Bir süre bütün kuşlar sustu aracımızda, bütün kuşlar küstü
bana. En çok da yoluna tek başına devam eden o iki sevgili kuştan biri....</div>
<div class="MsoNormal">
Çorum gezisi hüzünlü bitti.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhp8KQCtTlw2IZvMa4tqdUa0OsOsXo2DGRzavRwyAp6va3CyQSBgOrnxPTBxKwsy19yzXAw-HYTJ0n3KhnVy2gAXrg3DrKK5w9a82_SXHka4RAz9cQtRHdUEwSD0SkpnGkiraIQA10piQ8/s1600/IMG_2409+%25282%2529.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhp8KQCtTlw2IZvMa4tqdUa0OsOsXo2DGRzavRwyAp6va3CyQSBgOrnxPTBxKwsy19yzXAw-HYTJ0n3KhnVy2gAXrg3DrKK5w9a82_SXHka4RAz9cQtRHdUEwSD0SkpnGkiraIQA10piQ8/s1600/IMG_2409+%25282%2529.JPG" /></a></div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />berrinhttp://www.blogger.com/profile/17181929231582156415noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4088075311354956807.post-45614721665159405782016-02-05T15:50:00.001+02:002016-04-16T12:14:22.888+03:00ÜÇÜNCÜ GÖZÜM<div class="MsoNormal">
Altıncı hissim kuvvetli, o yüzden ruhum yorgun. Herkesi anlamaktan,
anlayamamaktan, şüphe ile yaklaşmaktan ve her defasında şüphelerimin aslında
gerçek olmasından yoruldum.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Oldu olacak dedim taktırayım şu epifiz düğmesini kafamın
arkasına. Kendimi zorlamayayım daha fazla. Şüpheye, tahmine, hayale gerek yok.
Neyse o. Tüm açıklığı ile herşeyi göreyim. Ne olacak yani. En azında kafam,
kalbim yorulmaz artık.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Öyle kolay bir ameliyat değil. Daha çok yeni, bazı riskleri
de var. O yüzden fazla tercih edilmiyor. Kafa tasının arkasına takılıyor, arka
tarafta tam göz hizasında, ince bir kanal ile üçüncü göz dediğimiz epifiz
bezine direkt güneş enerjisini yoğun bir şekilde aktarıp, bu organın yüzde yüz
fonksiyonel olmasını sağlıyor. Minicik bir düğüme, küçük pilli oyuncaklardaki
aç kapa düğmesi kadar. Açıkken minik sarı bir ışık yanıyor ama saçların
arasında kaldığı için görünmüyor da. Estetik ameliyatlarından biraz daha pahalı
ama güzel olmak mı önemli, karşındaki “güzeli” “çirkini” görmek mi.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Aldım riski, hem bilime fayda, kıydım paraya taktırdım işte.
Bugün ilk kez sokağa çıkıyorum. Evde aynanın kaşısına geçtim ve düğmeyi açtım. Gülümsedim-gülümsedi,
dişlerime baktım-beyazdı, gözlerime baktım-parlaktı, burnuma baktım-temizdi, kafamın
arkasına baktım, minik sarı ışık yanıyordu, gülümsedim-gülümsedi.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Sokak kapısını açarken biraz tedirgindim, neler olacaktı,
oluyor olandan daha fazla neler? </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Bir kadın gördüm ağlamaklı, otopark duvarının sokak tarafına
bir ilan yapıştırıyordu. Sarı bir kedi, adı aslan kaybolmuştu. Sokağa doğru
adımımı atarken kadın yaklaştı ve “pardon dedi, kedim kayboldu, bu sokakta
oturuyorum ve evden kaçtı, sarı bir kedi, buralarda görürseniz, lütfen haber
verin, olur mu?”</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Sokağın en başındaki Saray apartmanı var ya, onun arka bahçe
tarafından apartmanın kazan dairesine inen merdivenlerin orada, sıcak diye
oraya sığınmış.” </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Nerden biliyorsunuz ki, resme bakmadınız bile.”</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Ne diyeceğimi bilemedim. Kadının kafasındaki resmi görmüştüm
oysa, ve o resmin karşılığında korku ile sahibini bekleyen minik kedinin
merdiven köşesindeki ürkek bakışlarını.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Şey sarı dediniz ya orada sarı bir kedi görmüştüm dün,
belki odur diye”</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Peki teşekkürler,yine de bir bakayım.” Dedi bana tuhaf
tuhaf bakarak. Pek tekin bulmamıştı beni anlaşılan.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Bu durum bana küçük
bir ders olmuştu aslında. Yani öyle her bildiğim, gördüğüm, hissettiğim
şeyi pat diye ortaya atarsam pek de normal karşılanmayacaktım. Çünkü normal
olan bilmemek, hissetmemek, görmemek, bakmamaktı.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Sokağın bitiminden caddeye doğru yürüken bir çift geliyordu
elele. İkisinin de yüzünde elele tutuşuyor olmanın verdiği mutlu ve gevrek bir
gülümseme vardı. Ne güzel. Ancak adamın gülümsediği kadın yanındaki kadın
değildi. Sımsıcak tuttuğu el kadının eli değildi. Kalbindeki kalp yanındaki kalp
değildi. Bambaşka bir resim vardı kafasında. Karşılarına geçip tüm gerçeği
söylemek istedim. Ama kimi kurtaracaktım. Şu an aldatılan kadını mı, diğer
tarafta elleri boşlukta kalan kadını mı, sevgisine, sahiciliğine, kendisine ve
hekese ihanet eden adamı mı? Kimseyi kurtaramazdım, büyük bir üzüntü ile yoluma
devam ettim.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Boğazım düğümlendi, bakkala girip bir küçük su alayım dedim.
Mahallenin yaşlı bakkal amcası düşünceliydi. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Hayrola Bedri Amca dedim” hayır olmadığını bile bile.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“ Artık işler iyi gitmiyor. Bina da birkaç aya yıkılacak.
Yine de hayır diyelim hayır olsun kızım!” dedi.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Ah Bedri amca işi gücü boşver de biran önce bir doktora
gidip kan tahlillerine baktır lütfen” </div>
<div class="MsoNormal">
diyemedim.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Hayır olur hayır Bedri amca, sen tatlı canını üzme herşeyin
başı sağlık!” dedim ve çıktım.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Artık canım su bile içmek istemiyordu.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Yürümeye devam ettim cadde üstünde köşede bir simitçi, karşıdaki
telefon mağzasına bakıyor. Karar vermiş bugün oğluna akıllı dedikleri
telefondan alacak. Karne hediyesi. Taksitle hem. Onunkinin taksidi bitince de
kendisininkini yenileyecek. Karşı köşedeki apartmanın çatısında bir karga.
Yolda geçip gidene bakıyor, keskin gözleri ile nevaleleri araştıryor. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
İki simit aldım simitçiden. İki simit satmaktan mutlu
insanlar var dedim, biraz gevşeyip rahatladım. Simidin birini parçalayıp
karganın göreceği bir yere, yol kenarına bıraktım. Birini de ön dişlerimle
minik minik çıtırdatarak yoluma devam ettim. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Dakikalar sonra arkamda bıraktığım simitleri iki sokak köpeği
gelip afiyetle çiğnemeden yuttular. Karga tenezzül bile etmedi.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Biraz ilerideki bankta yaşlı bir kadın oturuyordu. Biricik torunu
doğuya askere gitmiş. Hergün bu kalp çarpıntısıyla ömrüm onun dönüşünü görmeye yetecek
mi diye düşünüyor kara kara. Korkacak birşey yok sen kalbini ferah tut diyesim
geldi.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Oturdum yanına. Merhaba dedim. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Merhaba?”</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Siz daha torununuzun çocuklarını bile göreceksiniz ”</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Sen benle alay mı ediyorsun kızım?”</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Yok ben şey, ben çok ciddiyim!”</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Kadın biraz şaşkın, biraz ürkek, biraz gergin,</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Peki siz kimsiniz ki nereden biliyorsunuz ?”</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Epifizden dolayı" dedim, kafamın arkasını göstermeye
çalışarak. Kadının bana deliymişim gibi baktığı sırada aceleyle “hoşçakalın” diyerek ayrıldım oradan. Hızlı adımlarla
uzaklaşıp, etrafıma bile bakmadan eve döndüm.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
</div>
<div class="MsoNormal">
Galiba eskisinden de yorgunum artık. Düğmeyi kapatıyorum. Çok
gerginim, belki de yüzümü gerdirsem daha iyidi.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhgzY5rH2ahcF5XlneK_m_w8byUT4bzzK3wyt8tA0xg2o2Hq2_3tFtpf33OJdWsu3fwlTUYJei1As9WFDZrJzuVcjIIMZ0qpRQ3k8bTCKlkcN7sgh_3ouf4YamBHrZkFWRNfJd2Z440qII/s1600/IMG_1899.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="186" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhgzY5rH2ahcF5XlneK_m_w8byUT4bzzK3wyt8tA0xg2o2Hq2_3tFtpf33OJdWsu3fwlTUYJei1As9WFDZrJzuVcjIIMZ0qpRQ3k8bTCKlkcN7sgh_3ouf4YamBHrZkFWRNfJd2Z440qII/s320/IMG_1899.jpg" width="320" /></a></div>
<br />berrinhttp://www.blogger.com/profile/17181929231582156415noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-4088075311354956807.post-50486845722522217042016-01-28T13:12:00.000+02:002016-01-28T13:18:51.939+02:00YALANCININ MUMU<div class="MsoNormal">
Yalancının mumu er geç söner de, yalancı için önemli olan
sönüp sönmemesi değil ki, mum ışığında işini halletsin yeter . Sonra mum ister
sönsün, ister yana yana bitsin.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Yılandan korkmam yalandan korktuğum kadar derdi annem. Ve
yalancılık kosunda ondan aldığım ilk dersi dün gibi hatırlarım.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Yuvaya gidiyordum. Dört yaşlarında olsam gerek. Yuvanın
tuvaletinde boyumuza uygun lavobalar, yanyana bembeyaz. Ellerimi yıkıyorum, bir
de ne göreyim, minik lavobanın sağdaki minik sabunluk kısmında minicik bir
çaydanlık. Sapsarı, pırıl pırıl. Daha çok da Alaaittin’in lambasına benziyor. Belki
sıvazlasam içinden cin çıkacak ve ben üç oyuncak daha isteyeceğim. Bakıyorum
etrafta kimse yok, demek biri bırakmış gitmiş, o halde artık benimdir diye
alıyorum minicik çaydanlığı avucumun içine. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Minik çaydanlık paltomun cebinde benimle eve kadar geliyor. Ne
var ki daha kendisi ile oynayamadan annemin gözünden kaçmıyor, o
minik çaydanlık fark ediliyor.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Bu ne yavrum”</div>
<div class="MsoNormal">
“Oyuncak”</div>
<div class="MsoNormal">
“Kim verdi”</div>
<div class="MsoNormal">
“Arkadaşım”</div>
<div class="MsoNormal">
“Hangi arkadaşın”</div>
<div class="MsoNormal">
“Kem Küm”</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Annem beni iki koltuğumdan tutarak kaldırıp masaya
oturtuyor. Ve diyor ki. “Burada iki yanlış var, biri sana ait olmayan birşeyi
almışsın, diğeri de yalan söylemeye çalıştın. Şimdi birlikte gidip bu oyuncağı
yuvaya bırakacağız. Ve bir daha asla yalan söylemeyeceksin. Asılmaya gitsen
söylemeyeceksin.” Annemin son söylediği söz öyle ölümcül gelmişti ki “yalan” o
gün zihnimde en korkunç kavramlar ünitesindeki yerini aldı böylece.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Peki hiç yalan söylemedim mi hayatımda. Buna “hiç” demek en
büyük yalandır elbette.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Daha geçen hafta sonu karlı günde sınava giderken yanıma
telefonumu almıştım. Sınava telefonla girmek yasak. Çantanızın derinliklerinde
kaybolmuş olsa bile. Saçma yasaklardan biri işte. Aslında yanıma almazdım hiç
ama o gün almıştım birkere. Okula girerken kapadım ve üstüne not defterim,
güneş gözlüğüm, suyum, okuduğum roman gelecek şekilde en dibe yerleştirdim. </div>
<div class="MsoNormal">
Kapı girişinde kadınların üzerini kadın görevliler arıyor.
Ve bazen soruyorlar “cep telefonunuz var mı” diye. İnşallah sormaz dedim. Ve
sıra bana geldi.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Cep telefonunuz var mı?”</div>
<div class="MsoNormal">
“Var”</div>
<div class="MsoNormal">
Kadın şaşkın gözlerle </div>
<div class="MsoNormal">
“Var mı?”</div>
<div class="MsoNormal">
“Yok”</div>
<div class="MsoNormal">
“Karar verin hanfendi
hahahah” </div>
<div class="MsoNormal">
“Var yani cep telefonum var anlamında hahahah ama yok”</div>
<div class="MsoNormal">
“Buyurun hanfendi hahaha”</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Biraz mahçup, biraz neşeli, biraz suçlu ama masum girdim
sınava.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Nihayetinde küçücük yalanımı kötü bir niyete alet
etmemiştim. Kimsenin hakkını yememiş, kimseyi kandırmamıştım. Kimsenin kalbini
kırmamış, kimsenin gözünde çirkinleşmemiştim. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
“Rahat uyu annem”</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgW2KqJu_AqFa7VHhWRr0ClBA_EU8hvbJuPLZ9nyLrU1cGxCcJ8Leef_fascb10MiJ12WOjCr8il4LqV3seO72sNTpEW0Z3Y5zV-2MltzuHHS6MKPK99FjGrQX4IWw5y3keyaA-hAABWmg/s1600/images.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgW2KqJu_AqFa7VHhWRr0ClBA_EU8hvbJuPLZ9nyLrU1cGxCcJ8Leef_fascb10MiJ12WOjCr8il4LqV3seO72sNTpEW0Z3Y5zV-2MltzuHHS6MKPK99FjGrQX4IWw5y3keyaA-hAABWmg/s1600/images.jpg" /></a></div>
<br />berrinhttp://www.blogger.com/profile/17181929231582156415noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-4088075311354956807.post-65681291164616789852016-01-10T16:56:00.004+02:002016-01-10T16:56:47.113+02:00CEHNET<div class="MsoNormal">
Cehnet uzak bir ülke. Vizesiz olanlardan. Bilet tek yön ve
bedava. Giden direkt vatandaşlık alabiliyor. Her yaşta gidilebiliyor. Belki de
giderken arkasından en fazla uğurlamanın yapıldığı tek yolculuk. İşsziliğin, hastalığın,
suç oranının sıfır olduğu tek ülke. Gidenin hastalığı, yaraları hemen iyileşiyor ve asla bir daha hastalanmıyor ve
yaşlanmıyor. Din, dil, ırk ayırımı yok. Herkes aynı dili konuşuyor, herkes aynı
dinden, havasından mı suyundan mı bilinmez herkes aynı renk, aynı kök
oluveriyormuş. Tüm bunları nereden mi biliyorum. Annemden.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Annem gideli 15 yıl oldu. Önce mecburi hizmetlerde çalıştı
kısa süreyle. Beraberinde götürdüğü tamamlanmamış, yarım kalmış, hatalı
bulunmuş tüm işlerini tamamlamak için. Annem için bu öyle de çok uzun
sürmediğinden direkt melekliğe terfi etmiş. İlk zamanlar fazla
haberleşmiyorduk. Öyle apar topar gitti diye biraz da kırgındım doğrusu. Hatta
bu bende büyük bir travma yarattı diyebilirim. Giden herkese nereye giderse
gitsin içimde fark etmediğim bir kızgınlık oluşmaya başladı o günden sonra. Ama uzun süredir kabullendim durumu, bakıyorum
buralar artık yaşanası yerler olmaktan çıktı, belki de zamanında gidip oraya
yerleşmekle en iyisini etti. Bu günlerde de baş meleklikten emekli olmuş. Kutluyorlarmış.
Hertarafın zambak ve sümbüllerle çevrili olduğu, bulutlardan aşağıya sallanan
sarmaşıkların aralarında hanımellerinin dolandığı, kocaman mavi bir gölün
kenarında, beyaz ipek giysilerle hamakta
sallanır görünen bir resmini gönderdi bana. Oradaki kokuyu artık siz düşünün
sümbül, zambak, hanımeli bir de üstüne anne kokusu. Gölün içinde ince boyunlu bembeyaz kuğular
dans ediyorlar. Meğer Çaykovski bizzat kendisi yönetiyormuş o meşhur bestesini
icra eden orkestrayı. Teknoloji oraya sirayet edemediğinden ne akıllı
telefonları var, ne de instagramları var elbette. Resimler oraya göç etmiş ünlü
ressamların ellerinden çıkıyormuş. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Bir başka resimde gölü çevreleyen diğer hamaklarda da
tanıdık yüzler görüyorum. Abim Ahmet , kuzenim Demet, arkadaşlarım, Aslı, Sema,
Suna, Hamide... Onlar erken yaş muafiyeti sebebiyle orada hiç bir mecburi
hizmet sürecine tabi tutulmadan direkt meleklik mertebesine erişiyorlarmış. O
yüzden de gittiklerinden beri Cehnetin tüm güzellikerini yaşıyorlarmış.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Teyzem, dayım, iki halam, sevgili amcam resimde gayet
keyifli görünüyorlar. Sanırım onlar da fazla iş biriktirmediklerinden kısa
sürede emekli olabildiler. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Babamı arıyor gözlerim. O da hemen hamakların arkasındaki
toplu salıncaklarda. Biraz yorgun gibi. Anneme soruyorum. Hala çalışıyormuş,
ama az kalmış onun da emekliliğine. Orada da erkekler biraz daha geç emekli
oluyorlarmış. Kadınlara göre daha fazla tamamlanmamış ve hatalı iş biriktirdiklerinden,
gittiklerinde hataları düzetlmeleri, eksikleri kapatmaları daha uzun
sürüyormuş. Babam yuva bakıcılığı yapıyormuş küçük çocuklara. Oldukça da
seviliyormuş. Eh ama çocuk bakmak zordur tabi, yorar insanı. Yine de dinlenmek
için oldukça fazla zamanı oluyormuş. İş çıkışı sadece erkeklerin gidebildiği meyhanelerde uzun uzun fasıllar yapıp, kadeh
kadeh ab-ı hayat içiyorlarmış ölümsüzlüğün hak edildiği o tek üldede. En iyi
arkadşlarından biri de adaşı şair Ömer’miş. Ellerinde kadehler, sabaha kadar
muhabbet ederlermiş.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="MsoNormal">
İçim rahat. Cehnet güzel bir ülke. Giden dönmüyor zaten.
Zannedersem, güzel diğer bütün yeryüzü ülkelerinden.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjnGEMVj08Xdt1xR30JYQJ3XwSgXM7UofWWkKsc6_HPxbz_7D581RZ2nR8TPbFNOPLF1ULArG0MP6UTQwoqyqTqcry1riTcM3DKSiSYmH0WTQIzbSsYTrPpnf1OUtSrAg7geV0WqFEGK2g/s1600/slide-blog-destino.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="103" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjnGEMVj08Xdt1xR30JYQJ3XwSgXM7UofWWkKsc6_HPxbz_7D581RZ2nR8TPbFNOPLF1ULArG0MP6UTQwoqyqTqcry1riTcM3DKSiSYmH0WTQIzbSsYTrPpnf1OUtSrAg7geV0WqFEGK2g/s320/slide-blog-destino.jpg" width="320" /></a></div>
<br />berrinhttp://www.blogger.com/profile/17181929231582156415noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-4088075311354956807.post-80682849283141594722016-01-07T12:04:00.002+02:002016-01-07T12:06:49.714+02:00KUŞLAR VE KEDİLER<div class="MsoNormal">
Şu geçen gün facebook ve instagramda payaştığım üç güvercin. Üsküp'te Türk Çarşısının orada çekmiştim. Sizi bilmem ama, teknik olmasa da artistik açıdan ben o fotoyu çok beğenmiştim. Ne yazık ki beklediğim ilgiyi
görmedi <span style="font-family: Wingdings; mso-ascii-font-family: Arial; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: Arial; mso-symbol-font-family: Wingdings;">L</span>
Tabi bu like tuşuna basma psikolojisi apayrı bir konu. Ciddi inceleme gerektiriyor.
Mesela paylaşılan saat önemli, altındaki hashtagler önemli, düştüğün not, seninle aynı bakan göz, kişinin kendine baktığı yer vs.
önemli. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Neyse benim güvercinlere dönersek. Ne yaptılar biliyor
musunuz? Elbette rüyama girdiler. Hem de resmin altına yazdığım gibi
kalabalıktılar. Ben bir kitap yazmışım efendim, kapağında da bu güvercinlerin
resmi. Güvercinlerden bir kaçı girip başucumdaki bu kitaba konup resme
bakıyorlar. Birbirlerine de gagalarıyla kuşları gösterip işaret ediyorlar.
Uykumdan uyanıp “tabi rüyadaki uykumdan” kuşları görüyorum ve onlara sarılmak
için ayağa kalkıyorum ama bir çoğu uçup kaçıyor, biri tam pencereden çıkacakken
geri dönüp kanatlarını açarak sarılıyor bana. Diyor ki “dışarıda kedileri
katlediyorlar”. Pencereden baktığımda söylediklerinin doğru olduğunu görüyorum.
Ve kuşu alıp oradan kaçmaya başlıyorum. Kendimi bir deniz kenarında koskocaman
ve kendinden şekilli tek parça bir kayanın üzerinde buluyorum. Kaya o kadar büyük
ki orada dolanırken, bir oyuğa giriyorum, kat kat olan bu oyukta kaybolup sonra
çıkışı bulmakta zorlanıyorum ama tam çıkarken büyük bir dans grubu kayanın
etrafında dönerek dans ediyor. Meğer bu tarihi bir film için çekilen bir
dans sahnesiymiş. Ben Akyarlar’da falanmışım tabi herhalde oraların yüzlerce
yıl önceki hali olsa gerek.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Özetle kediler katlediliyor, güvercinler korkuyor, ben
kaçıyordum. Kimdi bu katiller, bu kuşları yuvalarından edenler, kimlerden
kaçıyordum ben, bu nasıl bir canlı türüydü ki, diğer tüm canlılara zarar
veriyordu. Herşeyin düzelmesi için tarihi başa mı sarmak gerekiyordu..??? Ne
diyordu bu rüya, bu rüya ne diyordu?</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhmajDT2KZDKfDQH3FsYdpQp-y-DcQtK_GRdm9XmMtta4tMwH2jEhJLGcdiol3QrtSVN8m5gCLCi_SjGd947NX0UhzxfTJ7NaTuxR1_lhRALTF5M0y5G35fembl7WHf2NNHYHpegRGuf-s/s1600/12487083_10154046212741777_8447264727731581110_o.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhmajDT2KZDKfDQH3FsYdpQp-y-DcQtK_GRdm9XmMtta4tMwH2jEhJLGcdiol3QrtSVN8m5gCLCi_SjGd947NX0UhzxfTJ7NaTuxR1_lhRALTF5M0y5G35fembl7WHf2NNHYHpegRGuf-s/s320/12487083_10154046212741777_8447264727731581110_o.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Kuşlar kadar özgür, kuşlar kadar kalabalık, kuşlar kadar yalnızız herbirimiz...</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<br />berrinhttp://www.blogger.com/profile/17181929231582156415noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4088075311354956807.post-87234175856555946812016-01-06T19:59:00.001+02:002016-01-06T22:17:30.791+02:00YOLLAR BİZİM DÖN TEKER ÜSTÜ<div class="MsoNormal">
Soğuk bir gün. Hatta buzzz. Maltepe’den eve dönmek üzere
minibüs yolu üzerindeki mavi münibüslerden birine atlıyorum. Bir sürü boş
koltuk. Seviniyorum. Öyle demeyin, toplu taşımalarda boş koltuk bulmak altın
bulmak gibi birşey. Bakınız metrobüs pentatlonlarına. Halkımız tüm sporcu
ruhuyla; önce uzun atlama, sonra cirit
yerine çanta sallama, engelli koşu ve gülle yerine popoyla hedefe ulaşma
konusunda inanılmaz bir ilerleme kaydetmiş durumda. Öyle ki gidiş yönünde
oturabilmek altın, olmadı herhangi başka bir yönde oturmak gümüş, elden ayaktan
uzak sota bir yerde ayakta durabilmek bronz madalya ile eş değer. Bu kişilerin
yüzüne bakarsanız azmetmenin ve zaferin yayılan ışığını görürsünüz inceden.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Önce parayı mı versem, yoksa önce otursam mı? Oturursam bir
daha kalkmam gerek, e o zaman da yerimi kaptırabilirim gibi zor bir muhasebeden
sonra parayı ödeyip yerime oturuyorum. </div>
<div class="MsoNormal">
Güzel bir müzik çalıyor hayret. Sezen’den “unuttun mu beni”...Şöför mahalline doğru
bakıyorum camın üstündeki yazı “En büyük düşman cehalettir”..ne güzel diyorum
doğru, sessizce şarkıya eşlik ediyorum camdan bakarken “ben hala dolaşıyorum
aaa vaa re, haniii görsen eni konu di vaane, unutamadım seni.” </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
O sırada minibüs sert bir frenle duruyor, olacak o kadar bu
da racondan olsun artık. Yetmişinin üzerinde bir bey bakıyor yer var mı diye,
şöför sesleniyor “gel amca gel, yer çok”. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Beyaz sakallı, oldukça zayıf, kasketli hoş giyimli ve hala
yakışıklılığı elden bırakmamış adam oturuyor benim çaprazımdaki ön koltuklardan
birine. "Sahrayicedid ne kadar?" diyor. 1.75 tl yi şöföre gönderdikten sonra elindeki poşeti
açıyor. Poşet bir tıp merkezine ait. Bir rapor almış olacak. Poşetten
zarfı çıkarıyor, yüzü biraz tedirgin, zarftan da raporu çıkarıp incelemeye
başlıyor. Yüzündeki tedirgin kaslar gülümseme ile beraber rahatlıyor.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
Minibüste bu defa daha hareketli bir parça çalıyor.
Hani şu zamane zıppır parçalardan:</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
“Kendimi attım kucağına aşkın,</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
bugünleri de gördüm ya şükür </div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
Yollar bizim dön teker üstü </div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
Şimdi nereye istersen sür"</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
Bir baktım bizim beyaz sakallı beyefendi sağ ayağı ile şarkıya tempo
tutmuş, yüzünde bir neşe.</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 11.0pt; line-height: 115%; mso-ansi-language: TR; mso-bidi-language: AR-SA; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-fareast-language: EN-US; mso-fareast-theme-font: minor-latin;">Bazen işte, böyle güzel şeyler
de gelir üst üste ....<br />
<!--[if !supportLineBreakNewLine]--><br />
<!--[endif]--></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7X7aQ5lYAHprhKkqgY87iiPsBMmeXsmwgD1Ynv29E_u3cEFVbU1zc5rceXhKCWhcAPzP20ybsS9gsPlVFOOFbLX6_VdvGInv8iTRC4ZC_MGyZZ2aZZ8zAKZ0TF2I8c1M_Qo7Knz1PJvw/s1600/il_340x270.736868026_p2a3.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="254" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7X7aQ5lYAHprhKkqgY87iiPsBMmeXsmwgD1Ynv29E_u3cEFVbU1zc5rceXhKCWhcAPzP20ybsS9gsPlVFOOFbLX6_VdvGInv8iTRC4ZC_MGyZZ2aZZ8zAKZ0TF2I8c1M_Qo7Knz1PJvw/s320/il_340x270.736868026_p2a3.jpg" width="320" /></a></div>
<br />berrinhttp://www.blogger.com/profile/17181929231582156415noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4088075311354956807.post-64407369808132518132016-01-03T16:06:00.001+02:002016-01-03T17:38:11.670+02:00SEVGİYLE KARIŞIK DUYGULAR<div class="MsoNormal">
Sarışın bir kız çocuğu, 3-4 yaşlarında mavi gözlü ipek saçlı
bişey, çok tatlı. Biz kalabalığız teras gibi bir yerde oturuyoruz. Çocuk da
yandaki evde, evin içinde oynuyor ama o evde pek huzur yok. Çocuğu sürekli
azarlayan bir kadın var, oynama, gürültü yapma, koşma vs. Çocuk sıkılarak evden
dışarı terasa koşmaya başlıyor, elinde de oyuncak arabası, arabayı fırlatıyor,
araba terasın demirlerinin arasından aşağıya düşüyor ve çocuk arabanın
arkasından koşmaya başlıyor. Ben de kalkıp çocuğun arkasından koşmaya
başlıyorum ama tam demirlere yaklaştığında hareket edemiyorum ve çocuk da
demirlerin arasından usulca geçerek kayboluyor. O an dehşetle koşup demirlerden
bakıyorum. Terasın hemen altında bir set varmış, çocuk oraya düşmüş ama
hareketsiz yatıyor. Hemen aradan geçip aşağıya atlıyorum ve hareketsiz çocuğu
kucağıma alıp yukarı çıkıyorum. Çocuğu yere yatırıyorum, çocuk nefes alamıyor
ben de hemen kalp masajı yapmaya başlıyorum ...bir iki üç dört...yapmaya devam
ederken çocuk hareket etmeye başlıyor...sevinçten uçuyorum. O sırada kadın
yaklaşarak bağırmaya başlıyor, sen ne yaramaz şeysin, niye laftan anlamıyorsun
diye... çocuk kendi kendine alnını okşayarak şöyle diyor “biraz sevgiyle
karışık duygular” ...</div>
<div class="MsoNormal">
Meğer çocuğun annesi yurt dışındaymış ve bu kadına bakması
için bırakmış. Annesini arayıp haber veriyoruz, rüya bu ya kadın hemen geliyor ve bakıcı kadından alıp çocuğu bana bırakıyor.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="MsoNormal">
Şu derin bilinçaltı sularından rüya ağlarına neler neler takılmış bu defa. İşkenceci üvey anne, mülteci çocuklar,
çocuklarını bırakarak çalışmaya giden Türki Cumhuriyetleri kadınları, geçen gün
bir video da izlediğim, yardım sağlanamadığı için kalp krizinde hayatını
kaybeden biri ve arkasından hatırlamak için yeniden baktığım suni solunum ve kalp
masajı, yıllar yıllar önce Arnavutköy sahilinde kaldırım kenarındaki çelik
halatların arasından arabalara doğru geçmeye çalışan bir çocuğu yakalayışım ve
en derindeki edebi kısım sade sevgi değil de...“sevgiyle karışık duygular” ...</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi5zTAO1ysnlD8K4fs45e8y_ZMjaGXFij1jPQQuXWmbirUc3SoUHULp47M37JWqNsltpOxK0IAseHpNS_c5SvOAZurzu0wZqlnnCtZn_cIK72JOogKC5dG2_niGSuUhclgNcAwHF1Hbtlw/s1600/himnos.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi5zTAO1ysnlD8K4fs45e8y_ZMjaGXFij1jPQQuXWmbirUc3SoUHULp47M37JWqNsltpOxK0IAseHpNS_c5SvOAZurzu0wZqlnnCtZn_cIK72JOogKC5dG2_niGSuUhclgNcAwHF1Hbtlw/s320/himnos.jpg" width="320" /></a></div>
<br />berrinhttp://www.blogger.com/profile/17181929231582156415noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4088075311354956807.post-81439353102485008212015-12-29T18:22:00.000+02:002015-12-29T18:22:32.857+02:00ÇAKMA AŞIK<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Çakma aşıklar belki de çakma nesneler ararsında en kötü ve
tehlikeli olanlarıdır. Nesne diyorum çünkü soluk alıp verebilseler de onlar
sadece ‘şey’lerdir. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Çakma olduklarını kimse kolay kolay anlayamaz. Hele yeni sevgili için önünde uçuşan pembe toz bulutunun gerçek dünya halini alması belli bir zaman alacaktır. Hatta belki en kokunç olanı da hep bu pembe toz bultunun içinde saklayacaktır gerçek dünyayı. </div>
<div class="MsoNormal">
Çakma aşığı en iyi eski
sevgililer anlayabilir. Bir de eski sevgilinin çevresindekiler. İnsanı
insan yapan duygudan yoksunluklarını aralarındaki ilişkinin bitiminden hemen
sonra bir başkası üzerinde devam ettirdikleri copy-paste türündeki
eylemlerinden anlarlar.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Bu eylemler:</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Benzer şiirler </div>
<div class="MsoNormal">
Benzer isim takmalar</div>
<div class="MsoNormal">
Benzer etkinlikler</div>
<div class="MsoNormal">
Sosyal medyada benzer görseller</div>
<div class="MsoNormal">
Sosyal medyada aynı odadan benzer yazışmalar.</div>
<div class="MsoNormal">
Hatta benzer koleksiyonlar</div>
<div class="MsoNormal">
Eski sevgiliden öğrenilmiş benzer etkinlikler</div>
<div class="MsoNormal">
Ve en hızlı seni seviyorum demeler... </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Çakma aşıkların bitmek tükenmek bilmeyen oyunudur bu. Aşkı
kapleri ile değil biri akıl olmak üzere iki organları ile yaşarlar. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="MsoNormal">
Vahtır onların haline ki ne vahtır.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj5HtwI1-2Q6aAaXorckByI1YVPluCShcIVDpbo1-esja2TB52cnLp2U47D1ee1BevgDw17pTLGADNIzTrhpAmGzRyFWClZCQ5zLnu5MdJrcaolzPKTlcxOdAooiK3X-VjcBoBXwwbfFC8/s1600/seni-seviyorum-a-verilecek-uyuz-cevaplar_467078_m.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="149" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj5HtwI1-2Q6aAaXorckByI1YVPluCShcIVDpbo1-esja2TB52cnLp2U47D1ee1BevgDw17pTLGADNIzTrhpAmGzRyFWClZCQ5zLnu5MdJrcaolzPKTlcxOdAooiK3X-VjcBoBXwwbfFC8/s320/seni-seviyorum-a-verilecek-uyuz-cevaplar_467078_m.jpg" width="320" /></a></div>
<br />berrinhttp://www.blogger.com/profile/17181929231582156415noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-4088075311354956807.post-76045375707947810042015-12-23T10:26:00.001+02:002015-12-23T10:26:32.366+02:00YÜRÜYÜŞ<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-GB">Çiseleyen yağmura ve sırtından esen soğuk rüzgarın ıslanmış dalgalı
kumral saçlarını yüzüne doğru sertçe savurmasına aldırmadan yürüyordu. Arada işaret
parmağı ve orta parmağının arasına sıkıştırdığı saçlarını alıp kulaklarının
arkasına yerleştirerek yüzünü açmaya çalışıyordu. Kiremit rengi uzun paltosunun
önü açıktı. Yol kenarındaki mağzaların vitrinleri çam ağaçları ile süslenmişti,
ağaçların minik renkli ışıkları bir yanıp bir sönüyordu. Şık mağzaların
kapılarında desenli şemsiyeler bir açılıp bir kapanıyordu. Bir mağzanın
vitrininde üzerindeki yeşil yün kazağın, sarısı duruyordu. Küçük bir bijuteri
minik renkli hediye paketleri dağıtıyordu kapısında. Yolun solunda ilerlemekte
zorluk çeken arabaların kornaları anlamsızca datlıyordu. Bej rengi atkısının
bir ucu neredeyse yere değmek üzereydi. Ara ara kafasını kaldırıp etrafa bakar
gibi yapıyordu. Apartmanların kapılarına, kapı numaralarına. Mağzaların
paspaslarına. Sarı ışıklı sokak lambalarının altında dairesel kıvrımlarla dönen
demirden motiflerin altından düşen damlalara. Bir kedi gördü lale desenli siyah
ferforje kapısı olan apartman girişinde. Üşümüş köşeye kıvrılmıştı. Dönüp ona
baktı bir sure. Paltasonun açık iki tarafını tutup üst üste getirdi. Bir
düğmesi düştü düşecek sallanıyordu turuncu kalın ipin ucunda. Dizlerinden
aşağısı yağmuru daha çok aldığından, çorabının buradan aşağısı koyu kahve gibi
duruyordu. Yürümeye devam etti. Telefonu
çaldı, açmadı. Çaldı çaldı sustu telefonu. Döner bir kavşağın ortasında yıldız
şekilli ışıklarla süslenmiş dört yol ağzına geldi. Erken inmiş akşamın
karanlığında burası tepeden de ışıldayan bir yıldız gibi görünüyordu. Sağa
baktı, sola baktı. Karşıya geçmek üzere trafik lambasının kırmızı ışığına
daldı. İnsanlar karşıya geçmeye başlayınca fark etti yeşil yandığını, karşıya
geçip yürümeye devam etti. Yoğun kahve kokusu yayılıyordu bir kafenin önünden.
Durdu. Masalara baktı. Dışarıda ısıtıcıların altında boş tik kare masalar
vardı. Yeniden paltosunun iki ucunu birleştirmeye çalıştı. Hafif bir caz sesi geliyordu, kolonlardan. Bıraktı
paltosunu, yere sürünen atkının çamurlu ucunu attı boynunun önünden arkaya
doğru, krem rengi eteğine süründü çamurun bir kısmı, düğmesi düştü,yürümeye
devam etti. Bilekten bantlı siyah ayakkabısı, kaldırımda bir tarafı çöküp diğer
tarafı kalkmış olan taşa takılıp sendeleyene kadar, böylece yürüdü. Kısa bir
sıçramadan ve bir adım daha attıktan sonra dönüp baktı arkasına. O noktaya
takılmasına, sarsılmasına, sıçrayıp, zıplamasına neden olan, dümdüz kaldırımın
üzerinde küçücük bir girinti çıkıntı. Yaşlı bir kadın takıldı bu defa aynı
taşa. Bir adım, bir el uzattı. </span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-GB"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-GB">Tuttu kadını, tutmasaydı belki de düşecekti.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-GB"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN-GB"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9NFCfRTlkGUisKRpQrfCYp8Wp3aqSvkMB5TnHxCyPfFVPb2it_yp0-3YjK73hfEK1AFHZPbwZhdG_VVOUgsS9r3QBfh_EQ1camUrpy_j4Y7yrdOulAD4pcJOpJGfWIoxnMhUjItj4Q6c/s1600/star.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9NFCfRTlkGUisKRpQrfCYp8Wp3aqSvkMB5TnHxCyPfFVPb2it_yp0-3YjK73hfEK1AFHZPbwZhdG_VVOUgsS9r3QBfh_EQ1camUrpy_j4Y7yrdOulAD4pcJOpJGfWIoxnMhUjItj4Q6c/s320/star.jpg" width="320" /></a></div>
<br />berrinhttp://www.blogger.com/profile/17181929231582156415noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-4088075311354956807.post-28225543618994318742015-12-22T13:32:00.001+02:002015-12-22T22:11:18.868+02:00SAVAŞ HERYERDE<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br></div>
<div class="MsoNormal">
<br></div>
<div class="MsoNormal">
Kız şöyle bağırıyordu çocuğa, sen benden uzaklaşamazsın
anladın mı...sen benden uzaklaşamazsın.!!</div>
<div class="MsoNormal">
Çocuk soğuk ses tonu ile cevap veriyordu...benim içimden
artık sana aşkım demek gelmiyor, anlıyor musun gelmiyor !!</div>
<div class="MsoNormal">
<br></div>
<div class="MsoNormal">
Yaşları bir aşkın bitmesine elverecek kadar bile değildi
oysa.</div>
<div class="MsoNormal">
<br></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="MsoNormal">
Kahvemi alıp oturdum uzaklarındaki bir masaya...sevgi bunun
neresinde? Artık sevgi diye birşey yok mu? Herkesin çabası elindekini kaybetmemek
de değil...bu sadece bir savaş...istediğini istediği kadar elinde tutma,
sergileme, kendini tatmin etme, ötekine kaptırmama savaşı.<br>
<br>
Sonra uzaklaştıklarını gördüm eleleydiler!</div>
<div class="MsoNormal">
<br></div>
<div class="MsoNormal">
<br></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgs2G4rT3GFcusMko_gSeWmNTqIZqdjgwsEeA8QGafrBHoLhQiXQAw69HSIj_sJdXZ3gb8FXo3ERWfWF12Amrxtlr_EqiRs26yvznKpoiOWIfMu807sJQyJPI_uyHsuMrSvgENXcSXyLAA/s1600/1092523082_1356459973.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="244" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgs2G4rT3GFcusMko_gSeWmNTqIZqdjgwsEeA8QGafrBHoLhQiXQAw69HSIj_sJdXZ3gb8FXo3ERWfWF12Amrxtlr_EqiRs26yvznKpoiOWIfMu807sJQyJPI_uyHsuMrSvgENXcSXyLAA/s320/1092523082_1356459973.jpg" width="320"></a></div>
<br>berrinhttp://www.blogger.com/profile/17181929231582156415noreply@blogger.com2