29 Aralık 2015 Salı

ÇAKMA AŞIK


Çakma aşıklar belki de çakma nesneler ararsında en kötü ve tehlikeli olanlarıdır. Nesne diyorum çünkü soluk alıp verebilseler de onlar sadece ‘şey’lerdir.

Çakma olduklarını kimse kolay kolay anlayamaz. Hele yeni sevgili için önünde uçuşan pembe toz bulutunun gerçek dünya halini alması belli bir zaman alacaktır. Hatta belki en kokunç olanı da hep bu pembe toz bultunun içinde saklayacaktır gerçek dünyayı. 
Çakma aşığı en iyi eski sevgililer anlayabilir. Bir de eski sevgilinin çevresindekiler. İnsanı insan yapan duygudan yoksunluklarını aralarındaki ilişkinin bitiminden hemen sonra bir başkası üzerinde devam ettirdikleri copy-paste türündeki eylemlerinden anlarlar.

Bu eylemler:

Benzer şiirler 
Benzer isim takmalar
Benzer etkinlikler
Sosyal medyada benzer görseller
Sosyal medyada aynı odadan benzer yazışmalar.
Hatta benzer koleksiyonlar
Eski sevgiliden öğrenilmiş benzer etkinlikler
Ve en hızlı seni seviyorum demeler... 

Çakma aşıkların bitmek tükenmek bilmeyen oyunudur bu. Aşkı kapleri ile değil biri akıl olmak üzere iki organları ile yaşarlar.

Vahtır onların haline ki ne vahtır.


23 Aralık 2015 Çarşamba

YÜRÜYÜŞ



Çiseleyen yağmura ve  sırtından esen soğuk rüzgarın ıslanmış dalgalı kumral saçlarını yüzüne doğru sertçe savurmasına aldırmadan yürüyordu. Arada işaret parmağı ve orta parmağının arasına sıkıştırdığı saçlarını alıp kulaklarının arkasına yerleştirerek yüzünü açmaya çalışıyordu. Kiremit rengi uzun paltosunun önü açıktı. Yol kenarındaki mağzaların vitrinleri çam ağaçları ile süslenmişti, ağaçların minik renkli ışıkları bir yanıp bir sönüyordu. Şık mağzaların kapılarında desenli şemsiyeler bir açılıp bir kapanıyordu. Bir mağzanın vitrininde üzerindeki yeşil yün kazağın, sarısı duruyordu. Küçük bir bijuteri minik renkli hediye paketleri dağıtıyordu kapısında. Yolun solunda ilerlemekte zorluk çeken arabaların kornaları anlamsızca datlıyordu. Bej rengi atkısının bir ucu neredeyse yere değmek üzereydi. Ara ara kafasını kaldırıp etrafa bakar gibi yapıyordu. Apartmanların kapılarına, kapı numaralarına. Mağzaların paspaslarına. Sarı ışıklı sokak lambalarının altında dairesel kıvrımlarla dönen demirden motiflerin altından düşen damlalara. Bir kedi gördü lale desenli siyah ferforje kapısı olan apartman girişinde. Üşümüş köşeye kıvrılmıştı. Dönüp ona baktı bir sure. Paltasonun açık iki tarafını tutup üst üste getirdi. Bir düğmesi düştü düşecek sallanıyordu turuncu kalın ipin ucunda. Dizlerinden aşağısı yağmuru daha çok aldığından, çorabının buradan aşağısı koyu kahve gibi duruyordu.  Yürümeye devam etti. Telefonu çaldı, açmadı. Çaldı çaldı sustu telefonu. Döner bir kavşağın ortasında yıldız şekilli ışıklarla süslenmiş dört yol ağzına geldi. Erken inmiş akşamın karanlığında burası tepeden de ışıldayan bir yıldız gibi görünüyordu. Sağa baktı, sola baktı. Karşıya geçmek üzere trafik lambasının kırmızı ışığına daldı. İnsanlar karşıya geçmeye başlayınca fark etti yeşil yandığını, karşıya geçip yürümeye devam etti. Yoğun kahve kokusu yayılıyordu bir kafenin önünden. Durdu. Masalara baktı. Dışarıda ısıtıcıların altında boş tik kare masalar vardı. Yeniden paltosunun iki ucunu birleştirmeye çalıştı.  Hafif bir caz sesi geliyordu, kolonlardan. Bıraktı paltosunu, yere sürünen atkının çamurlu ucunu attı boynunun önünden arkaya doğru, krem rengi eteğine süründü çamurun bir kısmı, düğmesi düştü,yürümeye devam etti. Bilekten bantlı siyah ayakkabısı, kaldırımda bir tarafı çöküp diğer tarafı kalkmış olan taşa takılıp sendeleyene kadar, böylece yürüdü. Kısa bir sıçramadan ve bir adım daha attıktan sonra dönüp baktı arkasına. O noktaya takılmasına, sarsılmasına, sıçrayıp, zıplamasına neden olan, dümdüz kaldırımın üzerinde küçücük bir girinti çıkıntı. Yaşlı bir kadın takıldı bu defa aynı taşa. Bir adım, bir el uzattı. 

Tuttu kadını, tutmasaydı belki de düşecekti.



22 Aralık 2015 Salı

SAVAŞ HERYERDE



Kız şöyle bağırıyordu çocuğa, sen benden uzaklaşamazsın anladın mı...sen benden uzaklaşamazsın.!!
Çocuk soğuk ses tonu ile cevap veriyordu...benim içimden artık sana aşkım demek gelmiyor, anlıyor musun gelmiyor !!

Yaşları bir aşkın bitmesine elverecek kadar bile değildi oysa.

Kahvemi alıp oturdum uzaklarındaki bir masaya...sevgi bunun neresinde? Artık sevgi diye birşey yok mu? Herkesin çabası elindekini kaybetmemek de değil...bu sadece bir savaş...istediğini istediği kadar elinde tutma, sergileme, kendini tatmin etme, ötekine kaptırmama savaşı.

Sonra uzaklaştıklarını gördüm eleleydiler!