Yalancının mumu er geç söner de, yalancı için önemli olan
sönüp sönmemesi değil ki, mum ışığında işini halletsin yeter . Sonra mum ister
sönsün, ister yana yana bitsin.
Yılandan korkmam yalandan korktuğum kadar derdi annem. Ve
yalancılık kosunda ondan aldığım ilk dersi dün gibi hatırlarım.
Yuvaya gidiyordum. Dört yaşlarında olsam gerek. Yuvanın
tuvaletinde boyumuza uygun lavobalar, yanyana bembeyaz. Ellerimi yıkıyorum, bir
de ne göreyim, minik lavobanın sağdaki minik sabunluk kısmında minicik bir
çaydanlık. Sapsarı, pırıl pırıl. Daha çok da Alaaittin’in lambasına benziyor. Belki
sıvazlasam içinden cin çıkacak ve ben üç oyuncak daha isteyeceğim. Bakıyorum
etrafta kimse yok, demek biri bırakmış gitmiş, o halde artık benimdir diye
alıyorum minicik çaydanlığı avucumun içine.
Minik çaydanlık paltomun cebinde benimle eve kadar geliyor. Ne
var ki daha kendisi ile oynayamadan annemin gözünden kaçmıyor, o
minik çaydanlık fark ediliyor.
“Bu ne yavrum”
“Oyuncak”
“Kim verdi”
“Arkadaşım”
“Hangi arkadaşın”
“Kem Küm”
Annem beni iki koltuğumdan tutarak kaldırıp masaya
oturtuyor. Ve diyor ki. “Burada iki yanlış var, biri sana ait olmayan birşeyi
almışsın, diğeri de yalan söylemeye çalıştın. Şimdi birlikte gidip bu oyuncağı
yuvaya bırakacağız. Ve bir daha asla yalan söylemeyeceksin. Asılmaya gitsen
söylemeyeceksin.” Annemin son söylediği söz öyle ölümcül gelmişti ki “yalan” o
gün zihnimde en korkunç kavramlar ünitesindeki yerini aldı böylece.
Peki hiç yalan söylemedim mi hayatımda. Buna “hiç” demek en
büyük yalandır elbette.
Daha geçen hafta sonu karlı günde sınava giderken yanıma
telefonumu almıştım. Sınava telefonla girmek yasak. Çantanızın derinliklerinde
kaybolmuş olsa bile. Saçma yasaklardan biri işte. Aslında yanıma almazdım hiç
ama o gün almıştım birkere. Okula girerken kapadım ve üstüne not defterim,
güneş gözlüğüm, suyum, okuduğum roman gelecek şekilde en dibe yerleştirdim.
Kapı girişinde kadınların üzerini kadın görevliler arıyor.
Ve bazen soruyorlar “cep telefonunuz var mı” diye. İnşallah sormaz dedim. Ve
sıra bana geldi.
“Cep telefonunuz var mı?”
“Var”
Kadın şaşkın gözlerle
“Var mı?”
“Yok”
“Karar verin hanfendi
hahahah”
“Var yani cep telefonum var anlamında hahahah ama yok”
“Buyurun hanfendi hahaha”
Biraz mahçup, biraz neşeli, biraz suçlu ama masum girdim
sınava.
Nihayetinde küçücük yalanımı kötü bir niyete alet
etmemiştim. Kimsenin hakkını yememiş, kimseyi kandırmamıştım. Kimsenin kalbini
kırmamış, kimsenin gözünde çirkinleşmemiştim.
“Rahat uyu annem”