Şu geçen gün facebook ve instagramda payaştığım üç güvercin. Üsküp'te Türk Çarşısının orada çekmiştim. Sizi bilmem ama, teknik olmasa da artistik açıdan ben o fotoyu çok beğenmiştim. Ne yazık ki beklediğim ilgiyi
görmedi L
Tabi bu like tuşuna basma psikolojisi apayrı bir konu. Ciddi inceleme gerektiriyor.
Mesela paylaşılan saat önemli, altındaki hashtagler önemli, düştüğün not, seninle aynı bakan göz, kişinin kendine baktığı yer vs.
önemli.
Neyse benim güvercinlere dönersek. Ne yaptılar biliyor
musunuz? Elbette rüyama girdiler. Hem de resmin altına yazdığım gibi
kalabalıktılar. Ben bir kitap yazmışım efendim, kapağında da bu güvercinlerin
resmi. Güvercinlerden bir kaçı girip başucumdaki bu kitaba konup resme
bakıyorlar. Birbirlerine de gagalarıyla kuşları gösterip işaret ediyorlar.
Uykumdan uyanıp “tabi rüyadaki uykumdan” kuşları görüyorum ve onlara sarılmak
için ayağa kalkıyorum ama bir çoğu uçup kaçıyor, biri tam pencereden çıkacakken
geri dönüp kanatlarını açarak sarılıyor bana. Diyor ki “dışarıda kedileri
katlediyorlar”. Pencereden baktığımda söylediklerinin doğru olduğunu görüyorum.
Ve kuşu alıp oradan kaçmaya başlıyorum. Kendimi bir deniz kenarında koskocaman
ve kendinden şekilli tek parça bir kayanın üzerinde buluyorum. Kaya o kadar büyük
ki orada dolanırken, bir oyuğa giriyorum, kat kat olan bu oyukta kaybolup sonra
çıkışı bulmakta zorlanıyorum ama tam çıkarken büyük bir dans grubu kayanın
etrafında dönerek dans ediyor. Meğer bu tarihi bir film için çekilen bir
dans sahnesiymiş. Ben Akyarlar’da falanmışım tabi herhalde oraların yüzlerce
yıl önceki hali olsa gerek.
Özetle kediler katlediliyor, güvercinler korkuyor, ben
kaçıyordum. Kimdi bu katiller, bu kuşları yuvalarından edenler, kimlerden
kaçıyordum ben, bu nasıl bir canlı türüydü ki, diğer tüm canlılara zarar
veriyordu. Herşeyin düzelmesi için tarihi başa mı sarmak gerekiyordu..??? Ne
diyordu bu rüya, bu rüya ne diyordu?
Kuşlar kadar özgür, kuşlar kadar kalabalık, kuşlar kadar yalnızız herbirimiz...
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder